Türkiye'nin Dış Politikada Yeni Stratejileri ve Bölgesel Etkileri

Türkiye dış politika toplantısı

Son yıllarda Türkiye'nin dış politikada izlediği çok boyutlu ve proaktif strateji, hem bölgesel hem de küresel düzeyde önemli sonuçlar doğuruyor. Özellikle Doğu Akdeniz, Kafkaslar ve Orta Doğu'da artan diplomatik ve askeri varlık, Türkiye'nin bölgesel bir güç olarak konumunu pekiştiriyor. Bu yazıda, Türkiye'nin son dönemdeki dış politika hamlelerini ve bunların bölgesel etkilerini analiz edeceğiz.

Doğu Akdeniz'de Değişen Dengeler

Doğu Akdeniz, son yıllarda keşfedilen doğal gaz rezervleri ve buna bağlı olarak gelişen münhasır ekonomik bölge tartışmaları nedeniyle uluslararası ilişkilerde önemli bir odak noktası haline geldi. Türkiye, "Mavi Vatan" doktrini çerçevesinde deniz yetki alanlarını koruma ve genişletme stratejisi izliyor.

Türkiye'nin Libya ile imzaladığı deniz yetki alanları sınırlandırma anlaşması, bölgedeki dengeleri önemli ölçüde değiştirdi. Bu anlaşma, Yunanistan ve Güney Kıbrıs Rum Yönetimi'nin Türkiye'yi dışlayarak enerji kaynakları üzerinde kontrol sağlama girişimlerine karşı stratejik bir hamle olarak değerlendiriliyor.

"Doğu Akdeniz'de Türkiye'nin dışlandığı hiçbir proje ekonomik, yasal ve diplomatik açıdan sürdürülebilir değildir. Hem kendi haklarımızı hem de Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nin haklarını sonuna kadar savunmaya devam edeceğiz."

— Dışişleri Bakanı

Ayrıca, Türkiye'nin sismik araştırma ve sondaj faaliyetleri, bölgedeki varlığını somut şekilde gösterirken, donanma unsurlarıyla bu faaliyetleri koruma altına alması, kararlılığının bir işareti olarak yorumlanıyor.

Kafkaslar'da Artan Türk Etkisi

Türkiye'nin Kafkaslar politikası, özellikle 2020 yılındaki Dağlık Karabağ çatışması sonrasında yeni bir boyut kazandı. Azerbaycan'a verilen diplomatik ve askeri destek, bölgedeki güç dengelerini önemli ölçüde etkiledi. Türkiye-Azerbaycan ilişkilerinin "Tek millet, iki devlet" sloganıyla güçlenmesi, bölgede Türkiye'nin etkinliğini artırdı.

Son dönemde Türkiye, Azerbaycan ve Ermenistan arasındaki normalleşme sürecinde de aktif rol oynayarak, bölgesel istikrara katkı sağlama çabasında. Bu süreç, aynı zamanda Türkiye-Ermenistan ilişkilerinin normalleşmesi için de bir fırsat penceresi açıyor.

Rusya ve İran gibi geleneksel bölgesel güçlerin yanında Türkiye'nin artan varlığı, Kafkaslar'da yeni bir denge oluşumuna işaret ediyor. Özellikle enerji ve ulaşım koridorlarının geliştirilmesi, Türkiye'nin stratejik çıkarları açısından büyük önem taşıyor.

Orta Doğu'da Yeniden Dengeleme

Orta Doğu'daki gelişmeler, Türkiye'nin dış politikasında her zaman merkezi bir yer tutmuştur. Son yıllarda bölgedeki çatışmalar ve siyasi dönüşümler, Türkiye'nin stratejik yaklaşımını yeniden şekillendirmesine neden oldu.

Özellikle Birleşik Arap Emirlikleri, Suudi Arabistan ve Mısır gibi ülkelerle yaşanan gerilimlerin ardından, son dönemde başlatılan normalleşme süreci dikkat çekiyor. Bu ülkelerle diplomatik ve ekonomik ilişkilerin yeniden canlandırılması, Türkiye'nin bölgedeki izolasyonunu kırma ve nüfuzunu artırma stratejisinin bir parçası olarak değerlendiriliyor.

Suriye'de devam eden kriz, Türkiye'nin ulusal güvenlik kaygılarını doğrudan etkiliyor. Sınır güvenliği, terörle mücadele ve göç yönetimi, Türkiye'nin Suriye politikasının temel belirleyicileri olmaya devam ediyor. Son dönemde Suriye rejimi ile dolaylı temaslara ilişkin sinyaller, Türkiye'nin pragmatik bir yaklaşım benimseme eğiliminde olduğunu gösteriyor.

Batı ile İlişkilerde Yeni Denge Arayışı

Türkiye'nin NATO üyeliği ve Avrupa Birliği ile devam eden ilişkileri, dış politikasının önemli unsurları olmaya devam ediyor. Ancak son yıllarda Batılı müttefiklerle yaşanan gerilimler, Türkiye'nin daha bağımsız bir dış politika izleme eğilimini güçlendirdi.

ABD ile S-400 hava savunma sistemleri ve F-35 programından çıkarılma konularında yaşanan anlaşmazlıklar, ikili ilişkilerde zorluklar yaratırken, Ukrayna krizi sürecinde Türkiye'nin oynadığı arabuluculuk rolü, NATO içindeki stratejik önemini yeniden vurguladı.

Avrupa Birliği ile ilişkiler, göç yönetimi, Doğu Akdeniz gerilimleri ve demokratik standartlar gibi konulardaki anlaşmazlıklara rağmen, ekonomik bağlar nedeniyle stratejik önemini koruyor. Gümrük Birliği'nin güncellenmesi ve vize serbestisi gibi konular, ikili ilişkilerin geleceği açısından test alanları olmaya devam ediyor.

Ekonomik Diplomasinin Yükselişi

Türkiye'nin dış politikasında ekonomik unsurların ağırlığı giderek artıyor. "Girişimci ve insani dış politika" yaklaşımı çerçevesinde, diplomatik ilişkilerin ekonomik boyutları öne çıkarılıyor. Afrika, Latin Amerika ve Güneydoğu Asya gibi geleneksel olarak Türk dış politikasında ikincil öneme sahip bölgelerle ilişkiler derinleşiyor.

Türk müteahhitlik şirketlerinin yurtdışı projeleri, savunma sanayii ihracatındaki artış ve Türk dizilerinin yumuşak güç etkisi, ekonomik diplomasinin önemli araçları olarak kullanılıyor. Bu strateji, hem yeni pazarlar kazanma hem de küresel düzeyde Türkiye'nin görünürlüğünü artırma amacı taşıyor.

Uzmanların Değerlendirmeleri

Uluslararası ilişkiler uzmanları, Türkiye'nin son dönemdeki dış politika yaklaşımını farklı açılardan değerlendiriyor. Bazı uzmanlar, çok boyutlu ve proaktif dış politika stratejisinin Türkiye'nin bağımsız hareket alanını genişlettiğini savunurken, diğerleri bu yaklaşımın Batı ile ilişkilerde yarattığı gerilimlere dikkat çekiyor.

Bölge uzmanı Prof. Dr. Ahmet Keskin, "Türkiye, jeopolitik konumu nedeniyle hem doğu-batı hem de kuzey-güney eksenlerinde köprü işlevi görebilecek nadir ülkelerden biri. Bu potansiyeli doğru kullanmak, küresel bir aktör olma yolunda kritik öneme sahip" değerlendirmesini yapıyor.

Ekonomist Doç. Dr. Selma Yıldırım ise, "Dış politikadaki çatışmacı söylem ve bölgesel gerilimlerin, ekonomik belirsizliğe ve yabancı yatırım çekme kapasitesine olumsuz etkileri olabiliyor. Diplomatik ilişkilerin ekonomik boyutlarını gözetmek, sürdürülebilir bir dış politika için elzem" görüşünü dile getiriyor.

Sonuç ve Geleceğe Bakış

Türkiye'nin dış politikada izlediği çok boyutlu ve proaktif yaklaşım, bölgesel ve küresel düzeyde etki alanını genişletirken, bazı zorlukları da beraberinde getiriyor. Geleneksel müttefiklerle yaşanan gerilimleri yönetirken, yeni işbirliği alanları geliştirme çabası, dış politikada ince bir denge gerektiriyor.

Önümüzdeki dönemde Türkiye'nin dış politikasını şekillendirecek faktörler arasında, küresel ekonomik belirsizlikler, bölgesel çatışmalar ve büyük güçler arasındaki rekabet öne çıkıyor. Bu dinamik uluslararası ortamda, Türkiye'nin stratejik önceliklerini net bir şekilde belirlemesi ve tutarlı politikalar izlemesi, etkili bir dış politika için kritik önem taşıyor.

Paylaş: